23 Şubat 2008 Cumartesi

GÜN UNUTSUN

Sakın söylemeyin
Bilmesin bilmeyen
Neden bu haldeyim
Ve nasıl geldim dile
Bülbülün kanatlarına
Sarsınlar sancılarımı
Dokunmayın ellerime
Doklardaki tüm günler
Payıma düşen
Çekiç sesleriyle
Son bulsun…

Esirgeyen ve bağışlayan
İsmimi koysun yeniden
Yenilen pehlivanlar
Büyüsün çimenlikte
Dut kurusu tadı
Bir güz versin kendini
Soğuk zamanlara
Soluk resimler dökülsün
Gelmesi muhtemel
Uzak ihtimalli baharlara…

Harım uzaklaştırsın
Yakınımda kalan
Yalnızlıkları
Ve bir su serpimi
Mentollü ferahlıklarda
Ağlasın kocaman açılan
Doru atların gözleri…

İğ batsın serçe parmağıma
Kanadımı kırsın sapan
Ağa vurmuş istavrit
Ah etsin durmadan
Eli nasırlı yaşlı balıkçıya
Şükür duyulsun
Hamd’ların ardından
Gün unutsun kendini
Kuruyan dudaklarımda…

Hiç yorum yok: