8 Ocak 2008 Salı


DAR DÜNYA



Durmadan artan ve sıklaşan sancılarla bunaldıkça bunaldı bebek. Doğmak için ne geç kalmalıydı ne de acele etmeliydi. Dakik bir zamanı tutturmalıydı. Soluk aldığı güvenli bölgede, sonsuza kadar yaşamasının mümkün olmadığını hissediyordu. İlahi bir ses doğ diyordu. Doğmak… Yapması gereken buydu, bu kadardı, ama bu kadar kolay mıydı? Bir başına olduğu bu yerde kimse ellerinden tutmuyordu. Yalnızdı ve tutunacağı bir tek, hayata bağlayan kordonu vardı. Onu tutamazdı. İki büklüm olup kaldığı yerde iyice çekti dizlerini dudaklarına doğru. Bir şeyler değişiyordu ve o buna engel olamıyordu. Değişime hazır mıydı sorulmuyordu. Fikri alınmıyordu. Gözlerini yumdu sımsıkı. Bunca zamandır süre giden bu korunaklı hayatın bir sonu olacağını düşünmemişti. Yan gelip yatmanın biteceğini ve yaşamak denilen bir ölüme doğru hızla gitmesi gerektiğini düşünmüyordu. Yordu kendini.

*
Sarsılıyor içinde bulunduğum dünya. Görünmeyen bir el itekliyor huzurumdan. Kovuluyorum sanki. İtekleniyorum. Bunca zamandır içinde saklandığım bu yer, beni içinden atmak istiyor. Belli ki kendinden hiçbir şey beklememiş olmama aldırmadan, seni taşıyamam diyor artık. “Git… Git ve artık benden uzak bir hayat sür. Nasıl olacağını hiç bilmediğin bir hayata uyan yeniden” diyor, fikrimi bile sormadan. İçimde biriktirdiğim onca sevgiye rağmen mi bu uzaklaştırma cezam.

Daracık geçitlerin kapıları açılmaya başlıyor birer birer. Göğün yedi kat perdesini aşıyorum sanki kısa zamanda. Bir tanrı burada da beni bekliyor eminim. İki melek veriliyor omuzlarıma. Benim gibi telaşeli izliyorlar çıktığım yolda. İkisi el birlik edip hayata sürüklüyorlar beni. Kalmak istiyorum. Vaz geçiyorum. Yaşamak bu kadar mı zor diyorum. Daha yolun başında nefesim kesiliyor. Hayatımdan vazgeçmem gerektiği söyleniyor hayata gelebilmem için. Ne zor bilmiyorlar. Vazgeçmek… Alışkanlıklardan vazgeçmek ne kadar zor bilmiyorlar mı. Madem içinden atacaktın o halde neden büyüttün bunca sevgimi. Garez arıyorum artık bu kadar istenmeyişimde. Anlıyorum ki tek taraflı bir sevgi büyütmüşüm içimde. Anlıyorum ki sevgi denilen şeyin bir sonu varmış ve bitince gözünün yaşına bakılmadan atılırmışsın kurulan dünyandan.

Vazgeçiyorum, vazgeçtiklerimden. Yeni bir vazgeçiş uyduruyorum kendime. Madem istenmiyorum bu dar dünyada o halde genişleyecek olan yeni hayata hazırım. Gitmek zor olsa da istenmediğim yerde duramayacak kadar gururumun olduğunu fark ediyorum. Sevgimin önüne geçiyor yaşadığım bu gurur. İlerliyorum güç bela. Önce başım serinliyor, aklımı başıma topluyor sanki bu ürperten soğuk. Ardından yüzüme bir ışık vuruyor, gözlerimi açamıyorum, kör oluyorum sanki parlak ziyasından. Bu güne dek hiç bilmediğim bu yerde birden bire tüm vücudumun üşüdüğünü ve dışarıda olduğumu anlıyorum. Beni hayatıma bağlayan bağımı, kordonumu kesiyorlar. Canım acımıyor. Ama hayatla bağım kopuyor işte. Soluksuzum, morarmaya başlıyorum. Bir tokat yiyorum güçsüz bedenime. Can havliyle bağırıyorum hayata. İlk isyanım çınlıyor kulaklarımda. O an anlıyorum nefes almak için yepyeni bir yol bulduğumu. Bir el minicik ayaklarımdan tutup tepetaklak ediyor hayatımı ya, ellerin sahibine öfke duyuyorum. Düzelt beni. Zaten bu kadar anlamsızken her biriniz daha da anlamsızlaştırmasana olup bitenleri.

Üzerime sinen tüm hayatımın kokusunu siliyor biri, gül kokulu pamuklarla. Sonra giydiriyor üşüyen bedenimi. Her uzvumu ayrı ayrı saran giysilerle. Tenimi incitmeden. Yüzümden gerisi örtülüyor. Yüzümle tanımalıymışım bu hayatı besbelli. Kollarında gezdiriyorlar beni. Bırakıp gitmiyorlar. Şaşırıyorum. Bunca insafsızca iteklendikten sonra bunca merhamet tuhaf geliyor. Bir yere götürüp bırakıyor ellerinden. Tanıdığım o koku… Kalbim çılgınlaşıyor. İçimde duyduğum o sevginin kokusunu alıyorum yeniden. Küsüm hâlbuki bu sevgiye. Az evvel nasılda acımadan son verdi hayatıma. O değil miydi artık seni içimde istemiyorum deyip beni dar dünyamdan eden. Sıcaklığı sarıyor minicik bedenimi. Yanındayım diyor. Yanımda… Kim yanımda olmanı söyledi ki sana. İçinde olmanın nesi vardı. İçinde yaşamak daha güzeldi üstelik. Yanımda olma. Küsüm ben sana.

Acıkıyorum işte kestiğiniz kordonum da yok şimdi. Öldürdünüz beni diye basıyorum yeniden feryadıma sardığım isyanımı çığlık çığlığa. Sımsıcak ve yumuşak bir tenden ab-ı hayat sunuyor dudaklarıma. Emiyorum içinde hayat bulduğumu. Bu defa anladığım şey yalnızca içinde ya da dışında olmamın önemli olmayacağına dair. Bu kadın hayatımın hiçbir anında yanımdan ayrılmayacak belli ki. Geldiğim o dar dünyada da burada da ve gidilecek tüm dünyalarda da bir yolunu bulup beni emzirmeye devam edecek belli ki.

İlk dakika itibariyle anlıyor ve biliyorum ki hayatta en sevilesi şey bir kadının kokusu olacak demek ki. Bir kadının merhameti sevgisi oldukça nerede yaşadığının hiçbir önemi olmayacak. Yeter ki seni sevebilecek bir kadın olsun da sen nerede olursan ol. Sen ne kadar kızsan da o işitmemiş gibi yapıp seni emzirmeye devam edecek sonsuzluğun içerisinde ki bitimsiz sevgisiyle.

1 yorum:

Zé Vargas dedi ki...

In this picture, it was when you baby?