5 Aralık 2007 Çarşamba

YENİ CAMİİ ÖNÜNDE


Metruk binanın önündeyim meskün mahalde
İn cin top oynuyor günün bu saatinde
Sabahın ayazı bulutun hızla boşalttığı
Çuvaldızlarla işbirliği yapıyor
Kanıyorum sessizlikteki varlığıma

Binlerce güvercin kanatlarına sarılıyor
Yenicamii önündeki ayak izlerimle
Yemsiz bir gün başıyım bu soğukta
Çarşı Pazar eğleniyor yokluğunda
İnanıyorum sensizliğin uğultusuna

Dudakların düşüyor aklıma ıslak sıcak
Bakışlarındaki o ağlamaklı halde
Göğsüm yanıyor anlıyor musun
Yoksun ya bu koca şehrin zindanları
Meskenim oluyor şarap uykusuna

Bir fincan görüş gününe razıyım
Getirme temiz çamaşır yahut sigara
İzmarit gibi yanıyor içim dışım
Yoksun ya bu koca şehrin orta yerinde
Ölüyorum kaldırımların soğuğunda

Islanarak sensiz yollarda
Senli olup olmadığı bir meçhule
Hiç sebepsiz yere yürüyorum
Düşünmek…Ne uzun mesafe sana
Düşünmeden ıslanmayı seçiyorum

Kabus mu bu yoksa ben miyim
Kabusun ebesinin koyduğu bu isim
Neden kulaklarımda çınlıyor
İstanbul’un orta yerinde bir sokağa
İsmimi veriyorum sabah ayazında

Feribotlar ayaklanıyorlar düdük sesinde
İlkin işçiler uyanıyor bu şehirde
En erken onlar oturuyorlar soğuk koltuklara
Sonra beyler biniyor kim bilir kaçıncı sefer
Senin anlayacağın yine hazıra konuyorlar

Tuzaklar uzaklarda değil ki
Sensizliğe bir de ezilmişlik bulaşıyor
Kaldırımlar benimle bir türlü barışmıyor
Güneş saklanıyor yeditepenin arkasına
O bile üşüyen bedenime sarılmıyor

Yoksulluğum parasızlığımdan değil
Kaldırımı ısıtma parası elimdeki para
Şu iyi giyimli kadının önüme attığı
Kim bilir ne çok atan olur oturdukça
Seni vermez ama, şaraba yeter nasılsa

En sevdiğim kaldırımlar Yenicami önünde
Hani düşündüm de bu yalnızlıkla
Birde sensizlik el birlik ederse
Ve düşerse başım ikindi ezanıyla
Kaldırması kolay olur belki de

Üşümekten yorulmuş sensiz bedenimde
Defnederler kimsesizlerin efendisini...

Hiç yorum yok: