17 Aralık 2007 Pazartesi

NİSA



Damdan düşeni buyur ettiği hane
Menekşe kokulu pencere pervazları
Tutunan örümceğin ağıdır umut
Bir gün evet bir gün böyle bir nakışla
Tutturacaksın dünyanın kıvamını
El emeğini sereceksin iki duvar arası
Bir ucu bir köşede öbürü kirişte
Bilmeden kiriş olmanın ızdırabını
Yakalayacaksın iki koldan hayatı

Tunç sağlamlığında hatıraların olacak
Sarnıçlarında birikecek mutluluklar
Yepyeni ipeksi yollara
Serpeceksin kokulu baharatı
Tüccar olacaksın, alırken beşe alıp
Satarken üç demeye yüksünen
Sevdaların da olacak
Asma yapraklarında saracağın

Yürüdüğün her yol hayra çıkacak
Şerri tanımayacaksın yüzüne bile bakma
Saçlarını savurarak mehtaba bırak
İlk olacaksan bile son olma
Savurgan bir mutluluğu yakala
Bezme şaşkın ayaklarından

Seher yellerinde bir gül bahçesi bulup
Salavatla kokla al taç yapraklarından
Bülbülleri çağır hint diyarından
Gelmelerini beklemeden figana boğ
Sultan Süleyman gibi konuş gülistanda
Ne kadar mahlukat varsa
Anla gözlerinde okunan lisandan

Bir nisan tasını kalaylayıp koy sunağa
Dervişan toplanıp şifa umsun biriken sevabından
Bir nisan yola çıkıp insan olduğuna delille
Ders çıkar kendi payına sure-i nisa’dan…

Hiç yorum yok: