23 Kasım 2007 Cuma

YUVA

Aaa abla gelmiş, hoş geldin abla
N’olur beni seç abla beni beğen ben gezdireyim sana yuvamızı
Bak bu geniş kapı sadece siz geldiğinizde açılır abla
Biz yandaki daha küçük kapıyı kullanıyoruz
İlk gelenler hep bu büyük kapıdan girerler abla
Beni ilk getirdiklerinde bu kapıdan girmiştim bende
Yukarıya çıkan merdivenler yataklarımızın olduğu yere çıkıyor
Görmek ister misin abla…


Tozundan görünmeyen halı kaplı basamakları çıktık
Yanımda yürüyordu küçük kız kaderine yürür gibiydi
İçime yürüdü, acıma hissini kaybeden kader
Bir yuvada postal sesi gibi içime işledi, sade bir keder

Burası benim yatağım abla bu da dolabım
Arkadaşımın benden daha güzel kıyafetleri
Olsun zaten ben onu hiç sevmiyorum pis o abla
Geçen öğretmen kızdı zaten ona şunda da bit buldu
Sopa yedi öğretmenden hep bitli ki o
Ben her gün yatağımı kendim topluyorum abla
Yemek yemedim bugün abla yemiycem memede küstüm
Memed bana küfretti abla itekledim onu salıncaktan diye
Ama o da beni bindirmedi salıncağa abla


Bakışları allak bullaktı konuşmaları ondan beter
Daldan budaktan ne kadar konu varsa sanma ki biter
Yanıyor iç yangını diline veriyor acısını cıs konular var
Kalanı hepsi uluorta ayan beyan dilinde pelesenk olmuş
Derslerine bakıyorum iki dakika, okumak istemiyor
Yazmaya hiç niyeti yok, belli ki derslere verememiş kendini
Geride belki de yaşıtlarından, oğlumun aynı yaşta oysa
Sinirli bir hal çöküyor üzerine canı acıyor besbelli
Üstelemiyorum…
Bugün, “ali top at” yazsa yeter
Yarın… Yarın yok ki bu yuvada… Varsa da…
Haberi olmaz, bu çocuklarında kalbe ihtiyacı olduğundan
Akşama kadar kâh oyun, kâh sohbet, azıcık ders
Biraz olsun dağılıyor yalnızlık
Biraz olsun mutluluk öpüyor yanaklarından

Nasıl banyo ediyorsunuz diye soruyorum
“banyomuz var abla bizim
öğretmen çağırıyor bizi anneler geliyorlar
utanıyorum abla bazen, hepimiz bir giriyoruz
banyomuz biraz da soğuk abla ellerimizi tutuyoruz
ellerimiz üşümüyor abla”

Gerisinin hesabını ben yapıyorum zaten

Akşam güneşi vuruyor yüzlerimize
Gitme zamanı geldi çoktan…
Bu yuvada akşamları nasıl geçer ki
Hani mutsuz evliliklerin olduğu evler
Gitmek istemeyen ayaklar geliyor aklıma
Yine akşam diyenlerin sesi
Tutunuyor eşarbımın uçlarına
Sıcacık evlerinde soğuk yüzler beliriyor
Bir tarafım har bir tarafım kor oluyor kızın bakışlarında

Gidiyor musun abla… yine gelecek misin.
Abla elini tutabilir miyim bir defa.
Hani saçımı okşadın ya canım çekti abla.
Bir defacık tutayım abla.


Sarılmak demek sarsılmak demek bu yuvada
Sarılmaya gücüm kalmadı oysa.

Abla yeniden gelirsin değil mi.
Biliyor musun abla bu kapı çok geniş.
Keşke bu kadar büyük olmasaydı.
Öyle çok gelen oluyor ki…
Belki de kapı bu kadar büyük olmasa…
Abla bişey söylesem…

Suskunluk çöküyor… gözlerini toprağa dikiyor…



Abla sana anne diye bilir miyim…


Ölümün öldürüldüğü bir akşama doğru
Son bir yürüyüş benimki gayrı…

1 yorum:

Ali Kumak dedi ki...

çok duygulandım.

böyle bir yazıdan sonra yorum yapmak zor. boğazımdaki düğüm çözülmesi zaman alacak

tebrikler Lütfiye Hanım