3 Nisan 2008 Perşembe

APTALLIĞIN RESMİNİ ÇİZEYİM İSTEDİM

Tarih okumayı sever misiniz? Ben seviyorum. Dinlemek mi okumak mı bir tercih yapmam gerekirse, anlatan İlber Ortaylı hoca olursa her zaman onu dinlemek birinci tercihim olacaktır.Okurken hayatın türlü derslerini hiç tecrübe etmeden alabiliyor insan. Vakti çoktan kaçmış bir doğrunun yakalanması mümkün olmasa da hiç değilse okuyana faydası olsun istiyor öğrenen.

Bu defa uzun uzadıya bir yazı hazırlamadım sizlere. Söz sultanlarının olduğu yerlerde bencileyin fukaraların anlatıp çekilivermeleri gerekir bıraktıkları ağız tadlılığıyla.

Buyurunuz bakalım…

Yavuz Sultan Selim Han, meyve ağaçlarını karıncaların sarması üzerine, karıncaları kırmak için meseleyi Zenbilli Ali Efendiye güzel bir beyitle sorar ve şöyle der:

“Dırahtı sarmış olsa eğer karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca.”

Zenbilli Ali Efendi zarîf bir ifâde ile sorulan bu suâlin altına şu beyti yazarak cevap veriyor Sultan’a;

“Yarın divânına Hakk’ın varınca
Süleymân’dan alır hakkın karınca.”

(Dıraht: Ağaç)

Durduk yere gelmedi bu beyit aklıma. Evvelden de okumuştum ve fakat bugünkü şartlarda bambaşka bir sebeple hatamı yeniden yüzüme vuracağı ve bir anda beyitin kelimelerinin kulaklarımda çınlayacağını hiç düşünmemiştim. Evet, “Karıncayı kırınca…” nın hesabını yapmak için Şeyhülislama danışıyor bir Cihan Sultanı. Koca koca insanlarız birbirimizi kırmaya doymayan. Onca karınca gördüm sudan selden çıkardığım olmadık bir ters zamanıma geldi koca dağı gömdüm de boğdum bir kaşık suyun içinde.

Meselenin kırmızı karıncalarla uzak yakın ilgisi yok. Kırmak fiili çağrıştırdı tüm beyiti. Aslında uzun uzadıya anlatılacak bir mesele bile değil. Hep derim ya ceviz ağacı olasım var diye. İşte beyitte adı geçen ağaç bizatihi benim diye düşündüm bu akşam. Ardından delinin birinin ısrarlı yakama bulaşması, karıncalar basmış hissi uyandırdı bende. Ve şeyhülislam bulamadığımdan yakınımda bir de üstüne üstlük tütünü bırakmaya verdiğim kararla aynı zamana rast gelince (ki bu tamamen bırakma fikrimi yeniden sorgulama kararımla ilgili yepyeni bir düşünce sürecine girmiş bulunuyorum) sahile demirlemiş ne kadar gemim varsa hepsini yaktırıverdi hem de kendi ellerimle. Hâsılı Sultan Selim Hanın beytini ezberlerken yaptığım hatayı düşündüm bu gece yeniden. Zembilli Ali Efendi’nin beytini de unutmamak üzere ezberime almalıyım.

Ama hakkımı vermem lazım kendime. Yapınca sonuna kadar abad edebilme, yıkınca da dibine kadar berbat edebilme yeteneğimi takdir etmeden geçemeyeceğim doğrusu.

Hâsılı kelam;

“Yarın divânına Hakk’ın varınca
Süleymân’dan alır hakkın karınca.”

Yarına hesabı bıraktırmayan Merhamet Sahibine şükrolsun ki aklımızı yitirsek bile tez zamanda başımıza gerisin geriye veriyor.

“Kuldur şaşar, insan beşer” diyebilmek hata eden birileri için söylenmesi çok kolay bir söz emin olun. İnsanın başkasını affetmesi bu kadar kolayken kendini affı her zaman daha zor oluyor ille de.

Kendi sıkıntılarıyla ve kendi dünyasıyla bu kadar meşgul olunca insan ve gereksiz bunca yükü sırtına alırken, düşünemiyor yazık ki yakınlarının da ciddi sıkıntılar içerisinde olabileceklerini.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Hello. This post is likeable, and your blog is very interesting, congratulations :-). I will add in my blogroll =). If possible gives a last there on my blog, it is about the Aluguel de Computadores, I hope you enjoy. The address is http://aluguel-de-computadores.blogspot.com. A hug.