Keklik seslerini işitiyor musun
Çocukken babam söylediydi
Şimdi kör oldu hayallerim
Gözümle gördüğümü
Gönlümde göremiyorum
Ovalık yerde büyüttü anam beni
Hayat…
Bayat bir şikayet sebebi
Bir cinnet hali şu yaşamak
Savrulunca bir sebeple bu sahile
Ellerimden tutanım olmadı
Egenin sularından başka
O da ilk sevdiğim kız gibi
Tek dokunuşluk sıcaklığını
Bırakıp kaçar geldiğimden beri
Evime çıkılan patikaya aldırma
Çıktıktan sonrası güzel kulübe
Göze alamaz yokuşunu kederler
Bir gelse ikinciye yok yazılır
Yalnızlık denilen hergele
İşitiyor musun keklikleri
Seslerini gönderiyorlar rüzgârın kanatlarında
Her sabah onlar uyandırıyorlar artık beni
Yazamıyorum artık Nesim
Onca kalem aldım kendime onca defter
Mutlu olunca mısra kaçıyor ellerimden
Yazılmıyor şiir miir
Çıkmıyor kalemin kömüründen
Keyfin yerinde olunca
Evinde tepeden bakınca
Vurmuyor yüreğime keder
Seriliyor ya dünya şu deniz gibi
Çarşaf misali
Çatlasa da patlasa da çanak çömlek
Oyun bozan bir lafazan
Kırıyor kurşun kalemlerimi
İşitiyor musun Nesim
Şu gelen sesler
Yalnızlığımı bozan
Uzağın kekliklerinden…
Seveceksin biliyorum
Ama ne kadar sevsen de
Bir daha göze alamayacaksın
Yeniden yanıma gelmeyi
Üzülme…
Alıştım ben kulübeme
Şehir yavan bana
Yaban gibi bu tepenin başında
Kâinatın tek bekçisi gibiyim…
Tanrılara yakın
Kuldan kuruntudan uzak…
20 Şubat 2008 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder