29 Ekim 2007 Pazartesi

öylesine bi zaman...


bugün bir tuhafım
bir yanım eksik sanki
sol omzum çökük
ayakta durmaya çalışan
yıkıntı bir konak gibiyim

aynalara bakacak yüzüm kalmamış
pencereye sırtım dönük
gün ışığıyla aram bozulmuş
yokluğunun yarasa kanatları
boynumu bükmüş


bu gün bir tuhaf içim
ciğerimde bir tarlanın
anız’larının yanışı
kurdun kuşun ağlayışı

yanım...
bi yanım yangın yeri bugün
gözlerimin ucunda sayısı belirsiz
bir keder ordusu
kuşanmışlar senli sensiz dertlerimi
yalınkılıç bir yürekle
kalakalmışım karşısında

karanfili özledim bugün
kırmızısını morunu kokusunu
toprağında duruşunu
kökleriyle suyunu yudumlayışını
yapraklarında ağlayışımı


...bugün…


vakti nerede şaşırdığımı düşündüm
nerede yanlış yaptığımı
neden bu kadar çabuk
gözlerini gözlerim saydığımı
ve nasıl olupda gözbebeklerinde
ağlayışımı tutamayışımı
senin gözlerinde
çoktan vazgeçtiğim
bir hayatı yakışımı
düşündüm bugün…

oysa
dün düşünmeliydim
ondan önceki gün
günlerdir düşünmeliydim dediğim
bu mevzuyu
çoktandır düşünmeliydim
halbuki ilk defa
bugün düşündüm

geç kalışımı düşündüm sonra
düşünmek için geç kalışımı
yaşamak için çok geç kalındığını
kaçırdığım tüm zamanları

ayarı tutmayan bir kol saatiyim şimdi
bir ara doğru zamanı göstersin diye
ümidini kaybetmiş bir sabırla
beklemekteyim
sensizce, sessizce...

olabildiğince iyiyim yinede
daha iyisini bilmediğimdendir belki de
nasıl daha iyi olunur

iyi olmak...
ellerinde ellerimin olması değil miydi
yokken daha iyi nasıl olunur ki
ümit ekmiyorum sensiz odamın saksılarına
büyütmüyorum dualarımı
gözümde büyütmüyorum yokluğunu
bodur bir aşk güneşe bıraktığım
bir gün ağaç olurmu
bilmiyorum
sürmekte olan bir hayat
yakama tutunuyor

bir şiir düşüyor çenem bağlıyken
parmaklarımdan dökülüyor ismin
sen… diyor sadece

sen...

sen bile duymuyorsun bu sesi
bir içim biliyor
birde yazıp sakladığım beyaz kağıtlar...

Hiç yorum yok: