31 Ekim 2007 Çarşamba

MEÇHUL

Duvarın arkasında kaldı bilinen tüm hakikat
O kadar uzak, bir o kadar içimde saklı hayat

Ne vakit yol görünse fincanın kara telvesinde
Gitmenin tatlı keyfi yerine acısı düşer ellerime

Hazırlanılmaz bir güz’e geçmez mevsimler
Gözde büyütülür gar soğuğu geçmez trenler

Hangi yol büyür bu kadar el bebek gül bebek
Hangi deli oğul balıyla dolar kovandaki petek

Şaşkın bir terk dolaştırır ayaklarımı yürütmez
İşitmez feryadımı duvarlar seslensemde işitmez

Yanındayken saçlarına takılan gümüş teller mi
Yoksa kırgınlığının sebebi çok sevdiğinden mi

Yanık bir rüzgar öpüşüdür pişmanlık denen
Yakıcı mevsimin kol kanat çekişidir esiren

Tut ki hiç bilmedik hiç uyanmadık aynı sabaha
Tut ki aç kalmadık adalete seninle omuz omuza

Çekmedik mi merhamet yemenisini vicdansızdan
Bakmadık mı vazgeçen ümitsizlerin arkasından

Şimdi yol göründüyse gidilecek mecburi meçhule
Bahçemdeki cevizden o gemiyi kaldır makbere

Hiç yorum yok: